blogda ara

25 Ekim 2010 Pazartesi

Gitmek istediğim her yer 'cennet' gittiğim her yer 'cehennem'...



          
           Farklı yüzlerle tanışmayı öğrendim bugünlerde. Bazı görüntülerin ardına gizlenmenin büyüsünü de keşfedebiliyorum yavaş yavaş. Neleri, nerelerde bıraktığımı, arada sırada, bir yalnızlık, bir kararsızlık anında söyleyebiliyorum içimdeki insana. Sadece içimdeki insana…
         Kendimi tüm insanlara karşın tek başıma, tüm sığınmalara karşın korunmasız hissediyordum. Oyun benim oyunumdu sahneyse herkesin. Herkese ait tek bir sahne… Ama aslında biz farkında değiliz. Herkesin sahnesi kendine ait ve aslında herkes farklı rollerde farklı repliklerde yaşıyor kaderini. Şimdi, yenilgilerin, kırgınlıkların, pişmanlıkların, bana zaman zaman farklı ölümlerle dönen ayrılıkların görüntülerini düşünebilirdim. Ama bu olasılıkları denemenin yanı sıra, direnmeye, yaşananları, yaşanabilenleri savunmaya, doğrulamaya yönelik bir hikâyenin sınırlarına ulaşmayı da bilmek gerekiyordu. Sınırlara ulaşmayı ya da birilerine tedirgin adımlarla da olsa ilerlemeyi göze alabilmek… İkircimle biraz da korkarak… Yalnızca gösterilen, gösterilebilen sahneleriyle, duyurulabilen konuşmalarıyla, başkalarının karşısına getirilmek istenen bir oyunun ötesine bu yoldan geçebilirdim. Bir hayalde düşebilmeyi göze alarak yürümek kalıyordu geriye, bu durum da…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder