blogda ara

25 Aralık 2010 Cumartesi

Tesadüfleri severim.. Evet! :D

     

       Servisin korna sesiyle kendime geldim ve hızlıca evden çıktım. Geyik muhabbeti yaptık arkadaşlarla. Okula vardığımızda çantamı almayı unuttuğumu farkettim. Tanrım ne kadar aptalım. Arkama bir baktım çantam yok. :D
      Sonra tabi çanta olmayınca okula gitmekten vazgeçtim. Bindim otobüse çarşıya gittim. Otobüste bir sürü öğrenci vardı. Hepsi okula yetişmeye çalışıyodu. Bense okuldan ters yöne gidiyordum. Kimse farketmeden montumun fermuarını çektim. Formamı görmemeliydiler. Birkaç kişi görmüş olmalı ki alayla yüzüme baktı.
      Gittim çarşıya. Yolda yürüyorum. Ama çok fazla araba var. Ana caddedeyim. Kaldırımda, hemen yanımda bir çocuk var, başka kimse yok. Benim yaşlarımda uzun boylu bir çocuk. Yürüyoruz. Bakıyor. Bakıyorum. Gülüyor. Bende gülüyorum. Şal-şapka var yüzü gözükmüyor. Sadece gözleri gözüküyor. Yeşil-mavi arası bir renk gözleri. Sonra günaydın dedi. Bende tanıyor muyum acaba diye baktım yüzüne mal mal. Zaten yüzü gözükmüyordu doğru düzgün. Ama yok tanımıyorum abi. Bende günaydın dedim sonra. Hangi okuldansın dedi. Söyledim. Şaşkın bir ifadeyle, ama ters yöne gidiyorsun sen dedi. Güldü. Güldüm. Okula gitmiyorum. Okuldan dönüyorum dedim. Tabi bunları konuşurken ana caddede ilerliyoruz ve çok fazla ses var. Vızır vızır arabalar geçiyor. Kendi sesimi bile zor duyuyorum. Her söylediğimi iki üç kez tekrarlamak zorunda kaldım, oda öyle. Birşey söyledi, haıı anlamadım dedim. Elimle şalını indirip yüzüne baktım. Sakalları elime battı. Yavaşça geri çekildim ve yürümeye devam ettik.
      Bir adam bize doğru geldi. Konuşmaya başladılar. Yüzüme sen kimsin der gibi baktı. Babasıymış. Şansa bak. Babasıyla bile tanıştım. Çocuk birşey diyemedi. Arkadaşım dese, değildim. Sevgilim dese, hiç değildim. Tanışalı yirmi dakika olmuştu. Tabi tanışmak denirse... Adımı bile sormamıştı. Sormamıştım.
       Yürümeye devam ettik. Okula çok geçkaldın dedim. Önemli değil dedi. Eve gitmem gerektiğini ve otobüse bineceğimi söyledim. Durağa gittik. Benimle birlikte otobüs bekledi. Beş numaraya binmem gerekiyordu. Ama bir türlü beş numaralı otobüs gelmedi durağa. Ben bakıyordum. Üç geliyordu. Çocuk ahaah üç, beş değil falan diyordu. Gülüşüyorduk. Sonra otobüs geldi. Bende otobüse binmek için ileri atıldım. Kolumdan tuttu. Çekti. Adın ne peki adını söylemedin dedi. Söyledim. Sordum oda söyledi. Otobüse bindim. Otobüs ilerleyene kadar bekledi.
       Eve gidince ilk işim facebookta onu aramak oldu. Ama bulamadım. Offf keşke beraber takılsaydık biraz daha. Eve geldinde noldu kızım diye kızdım kendime. İnşallah bir yerde yine karşılaşırız onunla. Çok kafaya takmamak lazım. Byyyss...

19 Aralık 2010 Pazar

Sevgilim olmayabilir misin?


Hiçbir yerinde yok asaletin ibresi
Sesinde kamaşmasında tensel bir büyünün
Atlas hani libas ve kuytu bakışlı mavi gözlerin
Sanki hepimize bütün şiirleri hala fısıldayan
Bir eski büyük şairmiş gibi
Aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de
Mezbele ve yaralıymış eski yaraların yeniden kanamasından
Hiçbir yerde yok asaletin ibresi
Bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen
Bir doğru sözünde belki.....
Saçlarının çevriminde ıslak bir beyaz kadının
Yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında
Ve kokusunda çiçeklerinin kanirejin
Elbet şiir olacak şairin tesellisi
Ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların
Yazana değilse bile okuyana faydalı
"bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen"
O da üzülmüş aynı benim gibi ....
Benimki daha acıklı değil onunkinden,
Fiyakalı değil onun acısı benimkinden..
Sade güzel olan kelimeler..
Sade kelimeler...
Kelimeler....
Sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya
Biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık
Bir elim sana uzanır, öteki berikinin zaten elinde
Bırak yoluma gideyim bildiğimce
Yabancısı olduğum bir şey değil yabancılar
Baktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer erkekler....
Eğer bir söz, bir ses bekliyorsan bu adamdan
içinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git
Lazımsa eğer...
işte orada duruyor...
Ağzımın bir yerinde...
Almak ister misin dilini sokup aklıma
Sana ait olan herşeyi bir nefeste
Bir göz yumma anında
Bir soğuk telefon konuşmasında
Geri alabilir misin?
Seni benden geri alabilir misin?
Kovabilir misin beni senden?
Sevgilim..
Yoksa sen,
Sevgilim olmayabilir misin ?

8 Aralık 2010 Çarşamba

*Tous que je sais, ce que je ne sais rien.

...asdfghjkkşdfcgvhbjnkmlö...


      Dayanmak zorundayım.
     
     Güç de olsa gelen fırtınaya karşı dayanmak zorundayım. Herkes için. Ama her şeyden önce kendim için. Ucu yeni sivriltilmiş bir kalem gibi çizmekte rotamı… Durabildiğim kadar, dayanabildiğim kadar duracağım karşısında. Fırtınalara karşı duruşumdur beni ben yapan.

www.Offfs_Çok sıkıldım.com

     
      Özgürlüğü arıyorum ben tüm tutsak yanlarıma rağmen. Bencilce sahiplendim acıyı. Paylaşmadım. Bir başkasının da aynı acıyı çekebileceğini düşünmek dayanılmazdı. İmkânsız olduğunu bile bile… İhtimallerle sarhoş oldum. Şimdi yüzümde çözemediğim bir ifade var, acıyı, sıkıntıyı ya da karamsarlığı andıran, ama sanki hiçbiri olmayan bir ifade bu.


     Uzanan sahile çarpan dalgaları izlerken, bakışlarım boş gelir karşı rıhtıma. Sessiz olur attığım adımlar. Gecelere hüzünlü akışlarım dumandır ciğerimde beni günden güne bitiren.


Lider konuşmasını bitirmiş ve suskun suskun bakıyor geleceği görür gibi…

.nokta.AŞK.nokta.


      Aşka kapılarını açtığın zaman, acılar giremez diyemezsin. Aşk acılarıyla, tutkularıyla, gözyaşlarıyla, rüzgârlarıyla, mutluluklarıyla, sevinçleriyle, hüzünleriyle, korkularıyla, kıskançlıklarıyla, yalnızlıklarıyla, taze çiçek kokularıyla, bir bütün olarak girer içeri. Aşkı acılardan süzemezsin. Kötülüklerden ayıramazsın. İstesen de istemesen de aşka boyun eğersin…

-İyi misin?
-Değilim.
-Yapabileceğim bir şey var mı?
-Yok.
-Tamam.
        Diyalogunda ’’Tamam.’’ Demeyen kişidir dost. Biz bu adamlara hiçbir zaman dost demedik. Çünkü gerçek dost; bizi yüzümüze karşı eleştiren, ama herkesin içinde savunan, başarılarımıza sevinen, başarısızlıklarımıza üzülen, kırgınlıklarımızda yanımızda olabilen, bizi sıkkın görünce diğer dostlara haber veren, bizimle ilgilenmelerini isteyen, birileriyle tanışmamız gerekiyorsa o buluşmayı sessizce düzenleyen, bizi dikkatle izleyen ama belli etmeyen, sahiplenendir. İyi değilim diyen arkadaşının yanında olan kişidir.
      *Gerçek dost kardeştir, candır, kandır, her şeydir…
      Orantı gibidir sanki yaşam ve nefes alışımız her hüzün kaplayışında içimizi hemen atarız kendimizi dost sahiline, ellerimizi uzatırız. Biliriz ki onları tutan biri var. Yaslarız sırtımızı koca bir çınara, yıllanmış bir şarap gibidir o. Açarız içimizi dökeriz dertleri ve vardır karşımızda tamam demeden bizi dinleyen, çözümler sunan ve elini omzumuza atıp hep beraber oldukça geçer bunlar üzülme yanındayım diyen. Salınırız yemyeşil bahçelere dinlemeden sağanak yağmuru sert esen rüzgârı. Bizi biz olduğumuz için seven birileri muhakkak vardır. Her zaman dost dediğimiz derdimizi paylaştığımız…